top of page

Chat no: 036 - Tarih : 24 Aralık 2001

Üstnot:<> ile başlayan kesimler Aiberg’e ait değildir.

"Bir Dostun Vefatı"

 

slm ves Slm. Çok yakın bir dostu kaybettik. Ama bu konuyu örtmek isterim... Life goes on.

 

<> Başınız sağ olsun, Allah rahmet etsin.

Evet ve SON NEFES'i gözlerimle görmüş bir kişiyim. C'est la vie. Ölene değil, kalana üzülüyorum. Giden şimdi acısız ve ağrısız, kuşlar gibi uçuyor. (Göğe düşüyor, gökçekimi.)

Zaman, ışık hızından da hızlı; ağırlığı 70 kg değil, sıfır gram değil, ağırlığı şimdi sıfırdan da 70 kg küçük. Göğe düşüyor ya da (bize göre) uçuyor. Hiç bu kadar HAFİF ve ÖZGÜR olmamıştı.

 

<> Konumuz ölüm olabilir mi, hocam?

Konumuz ölüm olabilir aslında. Allah'a (iyi ya da kötü) döndürülme konusu olabilir. Fakat eğer kasvetli derseniz, biz yine önceki konularımıza dönelim.

 "Yaşam - Ölüm"

<> bence kısa da olsa değinilmeli biraz

Öyleyse biraz değinelim. Bildiğimiz yaşam şudur: "kendine sığmayan, kendi hacmine sığmayıp başka bir uzaya sığan" varlığa KARADELİK denir. Biz de öyleyiz: ruh olarak evrenlere sığamayan, fakat şu dünyaya sığabilen birer karadelik.

Eğer sıfır gramdan ağırsanız sizi bir AKDELİK iter. O akdelik RAHİM'in en ucundaki PENCERE'dir. O zaman DOĞMUŞ BULUNUYORSUNUZ. Adınız canlı. Cenin, bebek, çocuk, ilkgenç, genç, olgun, yaşlı vb. Sonra ölüm!...

Bu kez sizi bir AKDELİK yutmuyor, KARADELİK = KARA KABİR, mezar yutuyor. Toprak ile toprak (silisyum), kül ile kül (karbon) olacak olan +70 kg'ı bırakıyoruz. Büyük kıyamet Enbiya 104'de yazılı, onu rica etsem yazar mısınız?

 

<> 21-Enbiya/104: Göğü, kitap dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz yaparız.



"Göğü" = Bu evreni. (Gök BİZİM GÖRDÜĞÜMÜZ GÖK = EVRENİMİZ). Kitap (paralel evrenlerden) bir TEK SAYFADIR. Biz bu sayfada yer alırız ve bu sayfa EĞRİDİR (Çekim etkisiyle eğrilmiş uzay-zaman).

Eğrilik kavramı kuvviret, tekvir ve Kürre kelimelerinde ve ilgili ayetlerde açıklanmıştır. Evren düz (ÖKLİD) değildir; ya "Tekvir" (semer biçiminde) kıvrılmıştır, ya da "Kürre" (Riemann) biçiminde...

KVR kök kelimesinde teKViR, KUVviR ve KURRE (Küre) var...

"Göğü, kitap dürer gibi durduğumuz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi...", "YİNE AYNI ŞEKİLDE İADE EDERİZ = Yaratırız" diyor ayet.

Karadelik, uzay-zamanı büzüyor ve hatta kağıt külah gibi (Rahman-33) kıvırıyor. Böyle bir külahın ÇAPLARI(aktarıssemavat) oluşuyor. Bunları incelemiş, yazmıştık ve hatta çoğumuz biliyor olmalı...

Bunun adı BÜYÜK KIYAMET...

"GÖĞÜ (Ruh = Gök oluyor artık; çünkü MADDE = ARZ değil artık) Kitap (Hesap defteri) gibi düreriz..." diyor ayet... Ve de uzay-zaman, yani gök bir SAYFADIR. Hücreler (atomlar ve bunları oluşturan kuantlar) ise birer DEMİRTOZU. O demir tozları CANSIZ olarak kağıdın üzerinde serpilmişler.

CANLI denen şey, o kağıdın altındaki (Görünmeyen) mıknatıs (Akı çizgileri, seyelanlar). O mıknatısın AKI ÇİZGİLERİ (Üç boyutlu hologramı) kağıdın altında olmasına rağmen, kağıdın (uzay-zamanın) üstündeki rastgele serpilmiş demir tozlarını (hücreleri vb) organize ediyor...

Yani görünmeyen bir NİTELİK (Quality), görünen (şu evrenin maddesi) NİCELİĞİ (Quantity) bir plan-proje gibi, taslak gibi, kroki-eskiz gibi ÇİZİYOR... Bu doğumumuz idi... Ölümde ise kağıdın altından "MIKNATIS" çekiliyor... Demir tozları yeniden darmadağın oluyor. (Ceset çürüyor.)

Ve Enbiya-104'de Allah'ımız buyuruyor ki: "Sizi ilk kez nasıl yarattıysak..." Nasıl bir ilahi mıknatıs çizgileri ile "TOPLADIYSAK", aynı biçimde altınızdaki mıknatısı çekeceğim = Öleceksiniz. Ama bilin ki... "Nasıl sizi İLK kez yarattıysam ve bundan da ACİZ değil idiysem, yine ÖYLEce ve yeniden yaratacağım.

Bu bir VAAD'imdir" buyuruyor Allah. Bu da KÜÇÜK KIYAMET...

UYKU da KÜÇÜK ÖLÜM... Her gece "CANIMIZ" alınır... Allah dilerse SABAH bırakır... Bu ayeti biliyorsunuz, daha önce de değinmiştim. GECE = KARADELİK, KARAKABİR. GÜNDÜZ = AKDELİK.




Biz en başta bir mıknatıs çizgileri idik. Ortada çekeceğimiz demir tozları yoktu. Allah'ımıza "Kalu, bela" dedik... Yani "O'nun bizim Rabbimiz olduğunu" tasdik ettik. Sınav başladı.

Sınav gereği, bu ahitleşme bize İLK NEFES İLE UNUTTURULDU ve SON NEFES İLE HATILATILA+CAK. Yani demir tozları = OL emriyle yaratılan bir niceliğe, mıknatıs AKILARIMIZ ÜFLENDİ. (Zaten evrenlerin tümü de böyle yaratıldı.)

Bir hatırlatma: Nicelik (Madde, cansız alem) = OL denince oluverir... ama NİTELİK = Ahseni Takvim denen yaratılış biçemleri ise, bir ressam (Musavvir = Tasvir edici) ALLAH'ın eskizleridir. NİTELİK, OL emriyle değil, "ÜFLENME" ile, cansız (Nicelik = Quantum) üzerine ELBİSE olarak giydirilir. Böylece nicelik ve nitelik birleşir ve adı da YAŞAMDIR.

Niteliği (Üfürüleni) MAGNETİK ALAN, Niceliği (OL emriyle var edileni) ise ELEKTRİK ALAN olarak biliyoruz... Bu ikisi üç biçimde olabilir:

"Durgun elektrik alan" = Kuantlar başıboş, rastgele ve istatistiksel fizik ile indeterminizm yasalarına bağlı. Bu bildiğimiz CANSIZ MADDE evreninden ibaret... Tüm evren, yıldız külleri, güz-toz bulutları vb.

"Durgun magnetik alan" = Sadece "bedensiz bir varlığın" PLANI VAR. Madde yaratılmadan önce bizler bu alanda bekliyorduk. Magnetik alan bir "Üfürülme" olayı olduğundan, Enbiya-104. ayetteki gibi, bir kağıdın dürülmesi gibi. Ama bu kağıdın dürülmüş olan İÇİNDE yer alıyor...

Bu yuvarlanmış ve silindirize edilmiş kağıdın İÇİNDE olmayı daha önce anlatmıştık. Demiştik ki: TÜNEL'dir. Süper sicim'lerdir (11 boyutlu). O tüneldir, tünel ağzı ve içidir, 11 boyutludur. Hablilverid = Şahdamarı içidir. Hablillah = Allah'ımızın İPİ'nin içidir.

Biz kul (kukla, ya da Pinokyo'larız), O İPLER ise bizim yaratıcımızın yönetim birliği... Oradan sayılı nefesgeliyor. Oradan RIZKımız geliyor vb. Ve asıl olarak şunu söylemek istiyorum: O "KAĞITTAN KÜLAH"ın içi HORN HOLE'dur. Anlamını hatırlıyor muyuz?

 

<> Sur

Tüm karadelik-akdelik tünelleri olan Worm Hole'ların tümü, CORN HOLE denen ve tüm mekanların(Bedenlilerin gideceği mekanların) bittiği yerde = Sidretül Münteha'da BİTER... Bundan sonra Sabıkun ve Resulullah Mir'acı gibi ÖZEL BİÇİMDE yukarı bir kat vardır. Cebrail'in gidemediği bir yerdir orası.

Tüm evrenlerin CORN HOLE'ları bir tek olarak HORN HOLE içinde toplanırlar. O, NEFHİ SUR'dur. NEFH = ÜFLEME. (Horn ama BOYNUZ BİÇİMİNDE.) SUR = Evrenin ÖZTİTREŞİM eşdeğeri SES.

Öztitreşimi hatırladınız mı? Semud kavmini yok eden ses, asma köprüyü yıkan klakson, soprano-tenor'unSESİYLE kırdığı bardak vb.

Nefhi Sur içinde, işte orada RUHLARIMIZ yaşamaktadır. Doğmamışlar (Üflenmemişler) ile ölmüşler (Üflendikten sonra yeniden rücu = VAKUM ile geri alınanlar) oradadır. Bizler NEFHİ SUR İÇİNDEN geldik.

Biz, sıfırdan -mesela- 70 kg küçük, eksi xi, yi ve zi olan bu uzayda yer alan BİLİNÇ idik, mıknatıs çizgileri idik... Ama ortada demirtozları yoktu... Sur bu, üflemek için = ÜFLENDİK. Üflendik RAHİME. Embrio olarak geliştik ve AKDELİKTEN doğduk gün ışığına... Biz o sur'un (Kıvrılı ya da külah biçimi verilmiş kağıdın) içindeki MIKNATISın çizgileriyiz.

Burada 7 boyutlu bir evren vardır. Dışımızda, yani kağıdın dışında, külahın dış yüzeyinde ise 4 boyutlu ve genişleyen evren vardır. Biz, İSTEYEREK ya da İSTEMEYEREK bir mıknatıs akısı olarak, dış yüzeyde yer alan cansız demir tozlarını çekmekteyiz. Yani "mesafe UYGUN ise" çekmekteyiz... UZAK ise etkileyemiyoruz. Ya da ölüyüz/üflenmemişiz diyebiliriz...

RUH budur: Mıknatısın akılarının saklandığı kağıttan tünelin içinde saklı... Eğer kağıdın dış yüzeyinde uygun uzaklıkta demir tozları varsa, bizim ÜFLEME alanımız (hologram etkinliğimiz) gereğiBEDENLENİVERİYOR.

Bazılarına bir kez bile yetmiyor: "Bize bir fırsat daha ver, günahlarımızı affettirelim" diyorlar Rablerine. Ama o boynuz gibi olan SUR (Horn HOLE), ucu öylesine sivridir ki, orada BERZAH (boğaz) vardır ve "deve iğne deliğinden geçerse onlara bu fırsat verilebilir".

Karadelik tekilliğinin, yani en dar bölgenin BERZAH olduğunu hatırlıyoruz, değil mi? İşte böylece, İSTEYEREK ya da İSTEMEYEREK canlandırılıyoruz, ya da "BİR DAHA doğalım" diyoruz, ama İSTEMEYEREKbu reddediliyor. [Candaş] tamam mı?

 

<> tamam hocam... tşk.

Daha basit anlamda ise, aynı kutupların birbirini itmesi, zıt kutupların çekmesi. (Elektro-magnetizma budur) Nefh = Üflenti tutarı. Sur = Enstrüman. Nefh = Nefesimiz. Sur = Mesela korno ya da horno denen çalgı...

 Gerçek olan HAYAT = EBEDİYETTİR... Cennet ve Cehennemde EBEDİ kalınacaktır. ÖMÜR ise bu hayatın MİNİCİK BİR BÖLÜMÜ, ÖLÜMLÜ olanıdır. Ömür içinde ÖLÜM, HAYAT içinde ise EBEDİYET vardır, Ölümsüzlük vardır. Bir kere ölmezsek EBEDİYETE doğamazdık. Her nefis ölümü tadacaktır.

Ve son nefesini bir dost kollarımda verdi, artık nefes almadığını gördüm. Hayat öpücüğü dahil her şeyi, suni teneffüs vb denedim... Siz o arada beni bekliyordunuz. Moraliniz bozulmasın diye size baştan söylemedik. 40 dakika kadar uğraştım... Zaten doktor da yanımdaydı, beni iyi bir niyetle durdurdu: "Öldü profesörüm" dedi... Herkes gibi... O zaman onu bıraktım...

Bunlar DÜN chat saatinde oluyor... Yani normal, sıradan telkin-talkım için uğramıştım, kolumda öldü. Ben "Daha yaşar" diyordum. Ama ziyaret anımı bekliyormuş meğer. Sürpriz bu... Orada olmalıydım demek ki? Şuna üzülüyorum: ben et yerim; kuzu, dana vb, balık mesela... Ama KESİLDİĞİNİ görmemeliyim; balığın tutulduğunu, can verdiğini de. O zaman yiyemem. Bu da böyle bir şeydi...

Ölüm HAFİFLEYİP Rabbine RÜCU etmektir, sevinirim. Sevinirim, çünkü HAYAT EBEDİ olunca, o dostlar ORADA, birlikte, hiç ayrılmadan beraberiz, hepimiz öleceğimize göre... Üzüldüğüm de şu: "Bu ölüm kollarımda olmamalıydı". (Kurbanın kesildiğini görmemeliydim misali.)

Ne yapalım ben yufka yürekliyim, benden iyi baklava olur. Çünkü benim yüreğim milföy gibidir, çok ince bir yufka+yürek.

 

<> hocam kendinizi suçlar gibisiniz...

Kendimi suçlamıyorum, hatta tebrik ediyorum. Çok iyi bir telkin yaptığımı sanıyorum. Müsterih vefat etti... Sanki ben orada olmasam yaşayacaktı gibi...

Bu arada bir ibret verici olay: dün gündüz bir (emekli) imam getirmiş ailesi. (Annesi halen sağ). Kur'an'ı dinlemiş, ama demiş ki: "Şu adama 10-20 milyon verin gitsin, Hans'ımı çağırın da Kur'an'ı anlayayım." Emeklimiz parayı almış gitmiş ve ben çıktım oraya. Chat'teki gibi Kur'an söyleştik. Sordum "İmam nereyi okudu?" diye, gösterdiler yerini: Vakıa suresini... Oturdum anlattım.

Tabii son derece halsiz, kendinden geçene kadar anlattım. Türkçe ve Arapça birlikte ANLATTIM. İmamlar da bunu yapmalı. İmam denen kişiler şu şartla olmalı: HEM -mesela- Kuantum fizikçisi, hem de İlahiyat bilimcisi olan DUBLE imamlar. Nitelikli ve kaliteli imamlar. Bilgisayarının başında olan imamlar.

Dünyayı ayaklarınıza getiriyor.NET... İmam bunu yapmalı. İmam, üniversitede ders vermeli ve sonra da namaz kıldırmalı. Üniversitede verdiği dersten KAZANMALI, imamlıktan değil...

Bunu konuşmuştuk, biliyorsunuz... Dünyanın en cahil insanları "İMAMLAR"dır. Kim beni yalanlayabilir? Mirasyedi dini bilgileri var, o da TAMAMEN yanlış. Bildikleri tek siyasi görüş AK & Saadet Parti. Tüm tanıdığım imamlar, Taliban'ı ve Usame 1000 Ladin'i şiddetle savunuyor.

Arapça dahil dünya görüşleri mutlaka çok cılız. Bunlar imamlara iftira değil... Kendileri ÖYLELER... Ben de imamım mesela, kendim gibi imamlar istiyorum. Bu benim hakkım ya da Hanif İslam'ın HAKETTİĞİ güzel konum değil mi?


<> Bana 30 dk müsaâde, kızımı dersten getireceğim.

Oldu, benim yerime BAŞINI OKŞA. (Baş okşamak farzdır) Çocukların başını okşamak ALLAH emridir. Allah emretti mi, buyurdu mu, o FARZ olur. Büyüğün eli neyse, küçüğün ise başını okşamak aynı şeydir. Bunu yapınız lütfen... Hatta size kedilerin köpeklerin de başını okşamanızı öneriyorum. Onlara bakarak ne haz duyduklarını anlayabiliriz..

Şimdi dönelim konuya, dedik ki:

1. Salt statik bir elektrik alan (Demir tozları),

2. Salt statik bir magnetik alan (akılar, hologram akıları) ve

3. Her ikisinin birleştiği bir ELEKTRO-MAGNETİK DİNAMİK alan, yani yaşam. İşte biz bunu yapıyoruz. Üfürülmemiş hologram ya da ölmüş kişi değiliz. Ama HER İKİSİYİZ = ELEKTROMAGNETİK ALAN'ız.

Günün 309 yılını (Bir gün = BİN YIL) UYUYARAK GEÇİRİYORUZ. Kalan 2x309 yılı da işyerinde ve dinlenerek yaşıyoruz. BİZ DİRİ İKEN elektrik ve magnetik alanlar BİRLEŞİKTİR. Yani her iki alan da KAĞIDA RESMEDİLMİŞ ve yataydır.

Ama şu uyku var ya!!!!!!!! Bitişik ve çakışık olan elektrik (+70 kg) ile magnetik (-70 kg) bedenlerimiz DİPOL(Di=Çift, Pole=Kutup) oluyorlar. Buna POLARİZLENME diyoruz. Polarizlenmeyi ve Dipolarizasyonu aşağı-yukarı anlatmıştım.

Uyku moduna geçtiğimizde, bu iki alan birbirine DİKGEN olarak ayrılıyorlar. Elektrik alan YATAY olarak kağıdın yüzeyinde kalıyor (Yatay = Yatak), öteki de RÜYA görmek üzere, sanki DİK OLARAK, yukarı çıkıyor. Yani soyut (takyon olan -70 kg) BEDEN, GÖKÇEKİMİ gereği YUKARI düşüyor...

Piri Reis'in çıktığı ve en uzunu Mir'ac olan DİKİNE bir yolculuğa çıkıyor. Resulullah, bir günün bin yıl olduğu bu yolculuktan döndüğünde YATAĞI = YATAYI daha soğumamıştı. VE gördüğünün de RÜYET = HOLOGRAMolduğunu ayetler bize açıklıyor. "Sana gösterdiğimiz Rüyet..." diyor ayet, hatırladınız mı?

 

<> evet

Sanırım daha önce bu ayeti yazmıştık. İşte ben bu DOĞRULTUYU yani DİKEYİ kastediyorum. Magnetik alan(bilincimiz) YUKARI çekimine tabii oluyor.

 

<> İsra suresi mi?

Sureyi hatırlamıyorum [candaş]... Çünkü Kur'an, bu okuduğumuz sırayla ve sureyle inmedi.

 

<> 17-İsra/1: Kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek icin...

Arapça "Ruyet" = Rüyanın bilinçli, uyanık ve güdümlü olanı demek. O başka bir yerde geçiyor. Onu arar buluruz... Rüyet diye yazıp Arapça da bulabiliriz belki de...

"Kur’an Ayetleri’nin Düzeninin Değişik Olması - Kadir Suresi"

Diyorum ya, Kur'an'ı parça parça etmiş, keyfi dizmişler ve ben bu HATANIN ezbercisi olamam! Benim beynim, bana daha başka şeyler için gerekli... Bir düşünün, kitaplarımı rastgele sayfalara dizseydiniz, bu kitaptan ne anlardınız? Hiçbir şey!!!

Aferim bu Haccacı Zalimlere, Yezidlere... ANLAMAYALIM diye ellerinden geleni yapmışlar. Kadir suresi mesela... "Onu Kadir gecesinde indirdik" diyor ayet... Ama bu surenin BAŞI değil... Başı nerede? Duhan suresinin en başında! (Duha mıydı yoksa?) Yahu orada NE İŞİ VAR?

Niçin adam gibi DİZMEDİLER, Allah'ın ENZELNA dediği NÜZUL = İNME SIRASIYLA... Bir de utanmadan "Siyak-Sibak" diyorlar. Hem sen karıştır, hem de "Siyak-Sibak" de... Sanki biliyorlarmış gibi, bir de SİYAK-SİBAK öğretiyorlar İlahiyatta. BİR HALT BİLE BİLMİYORLAR...

"ONU" diyor ayet, Kur'an'ın lafı geçmiyor... Ama Kur'an var orada. Çünkü EN BAŞI "HA-MİM" diye başlıyor ve KİTAP diyor. O surenin başlarını rica etsem yazar mısınız? "Ha-mim" ile başlayan sureyi... Duhan olacaktı.

 

<> 44-Duhan/ 1: Ha-Mim - 2: Apaçık olan kitap'a andolsun ki, - 3: biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu biz, insanları uyarmaktayız. - 4> 5: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hükmedilir. Doğrusu biz öteden beri resuller göndermekteyiz.

Sağol [candaş], harikasın. Gördün mü, diyor ki: "BU APAÇIK BEYAN EDİLMİŞ KİTAP." Bilin bakalım bu KUTLU gece hangi gece? = "İnna enzelnahü fiy Leyletil Kadr" gecesi... "Katımızdan bir buyrukla" diyor. (Emir = Mıknatısın ZORUNLU akı çizgileri, NEFS'in sınırlarını çizen ÜFLENTİ).

 

<> 44-Duhan/6> 7: Eğer kesin olarak inanırsanız, bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.

Kadir suresi olarak yazar mısınız? (Kadir suresinin BAŞINI ve devamını oluşturmaya çalışıyoruz şu an.) Kadir suresi lütfen...

 

<> 97-Kadir/1: Doğrusu, biz, Kuran'ı Kadir gecesinde indirmişizdir. - 2: Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? - 3: Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. - 4: O gece, melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir işle inerler. - 5: O gece, tan yeri ağarıncaya kadar selamet devam eder.

Teşekkürler. Bunlar kayıtlara geçeceği için, tüm Kadir suresini yazalım lütfen.

 

<> 44-Duhan/1: Ha-Mim - 2: Apaçık olan kitap'a andolsun ki, - 3: biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu biz, insanları uyarmaktayız. – 4> 5: Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli ise o gecede hükmedilir. Doğrusu biz öteden beri resuller göndermekteyiz.
<> 44-Duhan/6> 7: Eğer kesin olarak inanırsanız, bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
<> 97-Kadir/1: Doğrusu, biz, Kuran'ı Kadir gecesinde indirmişizdir. - 2: Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? - 3: Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. - 4: O gece, melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir işle inerler. - 5: O gece, tan yeri ağarıncaya kadar selamet devam eder.

İŞTE BU, GERÇEK, bölünmemiş, Emevi ve Zalim Haccac kazasına uğramamış "KADİR SURESİ"dir.

Siyak-Sibakçı tartışıyor: "Kadir suresinde Kur'an adı geçmiyor, o indirilen melekler ve Cebrail'dir" diye... Sen tutup GERÇEK sureyi böyle ikiye bölersen, bunun SİYAK SİBAKINI nasıl yapacaksın a be kafasız...

"Ha-Mim"e başını atmışsın. Sonunu da başlıbaşına Kadir suresi yapmışsın. Sonra da diyorsun ki: "Bu surede KİTAP lafı GEÇMİYOR!"

Allah'ını seven şu Kur'an'ı Diyanetin elinden kurtarsın. En iyisi Yaşar Nuri diyorum, ama o da Siyak ve Sibak BİLMİYOR. Atıp tutuyorlar hepsi... Kur'an'ı "ELLERİYLE PARÇA PARÇA EDENLER" diye Allah'ın "Vay haline" dediği kişiler, işte bizim NÜZUL sıramızı parça parça edip bu hale getirenler.

Ve candaşlar, artık orada KİTAP lafzı / kelimesi var mı yok mu? İnenin kitap olduğu belli mi değil mi?

 

<> Apaçık

Tşk.ler. Şimdi bir şey daha: neden Kur'an demiyor da KİTAP diyor? Kitap şudur: Kef-T-B kökünden gelir. KeTeBe yazmak diye çevrilmiştir. Ama aslı elbetteki Sankritçe'dir. (Kalem = Calamus'u hatırlayın.)

Arapça üç harf, Sankritçe ve Türkçe iki harf kökenlidir. Sankritçe TB'dir. Bunu açalım: Tab etmek. (Tablokelimesi de buradan geliyor.) Basım işleri; maTBuat, maTBaa. Tab (download etmek).

Dikkat ediniz; TB (Tab etme, matbaa vb), ARAPÇA'DA CALAMUS = KALEM gibi yaşıyor.

Neden TB? Çünkü bu üç harf olduğunda TÜREVLER verir.

K+TB (Kitabet, kitab vb.)

H+TB (Hitabet, Hitab vb.)

Kitab Levhi Mahfuz'da yazılmıştır, kaleme alınmıştır. (Nun-Kalem suresi.) Oradan HİTAB (Vahy) olarak indirilmiştir. Yani SÖZLÜ olarak indirilmiştir, Levhi Mahfuz'daki gibi "KİTAB" olarak indirilmemiştir. Kitab olarak indirildiği yer SAMANYOLU (Aslında Sidretül Münteha).

Onu Cebrail almıştır, ama KİTAB değil, HİTAB olarak getirmiştir. Kur'an kitab olarak O GECE gelmiştir; ama HİTAB (Vahy) olarak, o gecenin girdiği gündüz, öğleden sonra, Hira dağına inmiştir. O mağaraya... Bunu net olarak anladık mı?

 

<> Hocam, bu sözlü hitap bildiğimiz konuşma türümü?

Hitap = Yazılmamış kitap = Vahy gibi. Kitap ise = Yazılmış HİTAP. (Şerefli katibler elinde yazılmış şanlı sayfalar.) Buraya kadar mutmain miyiz? Değilsek devam edeceğim...

 

<> ...

??? Ya Hoo??? Kimse yok mu? Koptum mu?

 

<> Devam edin.

Sağol dostum. Bir ara kendimi Robinson Crusoe sandım.

 

<> Evet buraya kadar mutmainiz.

O halde yeniden UYKU denen küçük ölüme dönüyoruz, tamam mı?

 

<> İnsan niye yaratılmıştır? Ölüm niye var?

Sadece insan değil, KÜLLİ ŞEY*in yaratılmıştır. İnsan onun bir parçasıdır. (PAYDA'nın PAY'ıdır.) Tüm şeylerin (Külli şey*in'in) yaratılış amacı şudur: "ABD borcu". ABİDlik = Gizli bir Hazine olan ve BİLİNİLMEYİ isteyen ALLAH'ın, bizden aldığı bir sözdür. Bu söz bize DOĞUMDA UNUTTURULMUŞ olup, ölümde, son nefeste hatırlatılacaktır.

Bizler YOKTAN VAR OLDUK. Bu bir doğumdur. (Ruhlarımız YOK İKEN VAR edildiler. Bu İLK DOĞUMolayımızdır.) Sonra RAHİM'e ÜFLENDİK. Bu bizim İKİNCİ DOĞUM OLAYIMIZDIR.

Her doğan varlık otomatikman ÖLÜME ADAYDIR. O halde BİZ BİR GÜN ÖLECEĞİZ. (İdris bunun istisnasıdır.) Sonra YENİDEN dirileceğiz ve HİÇ BİR ZAMAN ÖLMEYECEĞİZ.

Hatırlarsanız, ayette "Ey Rabbimiz, bizi İKİ KERE DİRİLTTİN İKİ KERE ÖLDÜRDÜN, bundan bir çıkış (way out) var mıdır?" deniyor. Bu ayeti bir kaç kere yazmıştım, bileniniz biliyor. Hatırlayan varsa yazabilir... Sorularına yanıt aldın mı? Daha mı deşelim yoksa? Soran yok galiba...

 

<> Peki bana bir ara Source Codes...

Source Codes??? Hangi anlamda? İngilizce sormaya çalış ya da Almanca (Quelle gibi) Soruyu anlamadım da onun için.

 

<> Wann senden Sie mir?

Neyi? Wofür? HOOPs'u mu soruyorsun?

 

<> Ja

Onu MrsCP yasakladı. Start bar'a eklenen bir programdı, ben bile onu sildim. (10SCE ne derse o olur. Ben bir emir kuluyum.) Bir saniyede biftek pişiren ve fuarda sunduğum o YILDIRIM (Tesla yıldırımı) tekniğini de yasakladı. "O TESLA'nındır" dedi, "sen bir HIRSIZ MISIN" dedi... Haklıydı. Tesla'nın yıldırımını kullanmıştım icadımda, ondan izin alınmamıştı. Haklıydı yasaklamakta.

<> Zig-Zag sizleri nasıl buluyor, yani neye göre belirliyor?

ZigZag bu chat GRUBU GİBİDİR. Chanservant'ı, editörü falan vardır. Bazı konularda kick'lenebiliyorum. "Tesla Yıldırımı" da kicklendi.

 

<> Yok eskiden Borges'e, Tesla'ya gelen mektuplar varya

Artık ".NET" var, mektup yok. Mektuplar çalınıyordu.

 

<> Borges ve Tesla ve Hubble, nasıl ve neye göre belirlendi?

Beni burada belirlediğiniz gibi. Yani dikkat ederseniz naçizane "Yazan", yani okutman benim.

 

<> Peki bazı belgeler açılacak mı?

Ben TAMAMEN açmaya başladım bile... Matematiğe dört yeni dal için giriş bile yaptım. Cifir ile ilgili grafikler vb veriyorum, ki orada Parabiyoloji bilimi ile Trans-psikoloji bilimi bile var.

 

<> O analitik geometri, cifir, hangi ayette var?

Analitik geometri değil. Örneğin "organ reddi" olayında, o ARŞ direklerinin içinde yer alan simgelerde, "Virüslü" dediğimiz ve kırmızı çizgiyle gösterdiğimiz hatlar ÇOK önemli... Örneğin Boğa ve Terazi olanlar birbirinden organ alınca organları reddetmez falan... Orada tıb ve biyoloji, DNA, kromozomlar, genler falan var... Virüs cansız ve bir süre sonra CANLI olabiliyor falan...

Orada bir TARİH yazılıyor ama sen farkında değilsin. Yeni bilimler kapıya, ayağına kadar geldi... Oraya daha girilmedi. Geçen hafta bir sıra yaptık, ama sırayı "ÖLÜM" olayı öncelikle (ve de demokratik belirlemeyle) aldı.

 

<> O çizimleri anlamak için birkaç düzine bilim bilmek lazım.

Ben anlattığımda çok kolay olduğunu göreceksin. Asıl zorluk onun arkasından başlıyor.

 "Uzayda İbadet"

<> Bir Japon, ay üzerinde, uzay gemisinde ve ayın görülemeyeceği yerlerde Ramazan'ın başlayıp bitmesini nasıl anlayacağız?

"Ay üzerinde" = Dünyanın da Ay gibi evreleri vardır: Yeni Dünya, Yarım Dünya, Dolun Dünya, Son DördünDünya vb... Aradaki mesafe 275 bin km olduğundan, birbirlerine her ikisi de AY gibi görünür... Bu tamam mı?

 

<> Evet.

"Uzay gemisinde" = Uzay gemisinde, Yeni AY'ı KONUMU gereği, nerede görürse ORUÇ ya da NAMAZ girmiş olur, tamam mı?

 

<> Pek anlayamadım, nerede olursa olsun yeni ayı görebilir mi?

Yani Dünya ve Ay arasındaki uzay aracı (yörüngede mesela) bir UYDU gibidir, Ay'ın hareketlerine tabiidir. Eğer bu uydu Ay orbitalinde dönüyorsa "DÜNYA"nın ilk dördün girişine bağlıdır, onu gözlemlemelidir. OK?

<> Evet

"Ve ayın görülemeyeceği yerlerde" = Ay'ın o yüzünü Dünya'dan görmeyiz; ama o yüzdeki koloni insanları, Dünya'nın dört evresini görürler. Mars gibi yerlerde SEFERİ olduklarından, namazları bir rekattır ve DÜNYANIN EVRELERİNE tabiidir. Yeni Dünya görüldü mü RAMAZAN girmiştir. Tamam mı? Bu konuda mutmain olmayan var mı?

 

<> Orucun başlangıç ve bitişi gene güneşle mi anlaşılacak?

Seferi iken ORUÇ zorunluluğu yok; ama eğer kolonilerdeyseniz Dünya NORMLARINI kullanacaksınız. Yahu beni Müftü ettiniz, fetva alıyorsunuz.

 

<> Dünyanın hangi bölgesi?

Zaman olarak 21 Mart 23 eylül. Mekan olarak Ekvator. (Eşlekte gece ve gündüz 365 gün, 12'şer saattir.) "Siz VASAT bir yol tutun" ayeti bunları açıklamak için indirildi. Vasat = Ortalama = Average. Mesela günün ORTASI ise SALATül VUSTA. Yani bir direk dikiyorsunuz. Gölgesi en uzun olduğunda gün başlamış ve/veya bitmiş oluyor.

VUSTA = Direğin gölgesi EN KISA olduğunda, Salatül VUSTA = Namazın iki vakti oluyor. Yani direğin bu tarafı ile öteki tarafı günün iki namaz vaktidir (tarafeyndir).

Burada "Salat = Namaz kılmak" demek değil... Eğer o anda namaz kılınması gerekseydi Allah'ımız "EkıymetüsSALAT AL VASAT" derdi. Buna "ORTA NAMAZINA DİKKAT ediniz" diyen SAFTİRİKLER yığınla var... İkindiyi kurtarmak için, maksatlı olarak, namaz göstergesi olan direk yerine ÖĞLE namazı diyorlar. Böylece İKİNDİ denen palavrayı da araya sokuşturuversinler.

Mutmain olmayan ya da itirazı olan var mı? Millet(i İbrahim) ben diktatör değilim. İTİRAZ en doğal hakkınızdır. Benim Hans-ı Zalim'e benzer bir halim var mı? Yanıt vermezseniz REKLAM'a girerim, ona göre...

 

<> Bize tavsiye edebileceğiniz bir Kur'an çevirisi var mı, Türkçe dışında bir dilde?

Vardı. Ama ADLER ile birlikte sanal alemde 3 asır geziyor. Adler üçyüz yıl sonra (Philadelphia ya da Bermuda yolcuları gibi) gelecekte var olacak... Adı da Mighty olacak... Onda böyle bir Kur'an var gibiydi... Ama sadece BİR ANLAMını veren KUR'an. Ben 7+14+49'a mecburum. Misyonum ve uzmanlık alanım bu... Yani 10SCE'nin görevi "ÇITAYI YÜKSELTMEK".

Adler kendinden üç asır önceki ve sadece ZİGZAG'ın, özellikle bendenizin oluşturacağı 7+14+49'ları kullanacak. Yani biz yazacağız ve Mighty de onları, o birikimi alacak ve ilahi SİSTEMe oturtacak... Önce bizim yazmamız gerekli...

Tabii dozunu kaçırınca da Tesla Yıldırımı konusunda olduğu gibi hemen frenimize basılıyor, yayınlanmasın deniyor. Yani reklam olsun-olmasın size bir HANS gerekli, başka Kur'an müfessiri yok... Var da mutmain olmazsınız.

 

<> İbn-i Arabî'yi de mi okumayalım?

O müfessir değil, BİLİM ADAMI. Söz konusu olan Kur'an tevili diye soruldu... İbni Arabi de kendi çağının TESLA'sı idi. O Zigzag'ın Galile'si gibidir, ÖNCÜ yani... Cifir'i neredeyse sökmüştü. (O Endülüs çağında bilim, matematik, ne kadar ileriydi ki?) Şimdi burada olsaydı, insanoğlunun matematik patlaması yapılırdı, eminim. Bilgisayar eşliğinde... OK?

 

<> Arıya vahyedilen petek ve felsefe taşı, simya yumurtası hakkında açıklamalarda bulunacaktınız?

Elimizdeki gündem maddelerini bitirip oraya geleceğim. Çünkü sohbetler bölümünü okudum, her şey yarım kalmış, hiçbir şey bitmemiş. Zavallı [candaş], bunları toparlamak için kendini helak etmiş. Sorulara göre aniden konular değişmiş. Mecburen bir ara başlık açılmış, bir önceki konuyla hiç bir ilgisi yok gibi duruyor.

Oysa düzenli yazı verdiğimde bir amacı, girişi, gelişimi ve sonucu vardı. Sohbette (Chat) bunlar olmuyor.

İnşallah o yazılara da yılbaşı sürprizi olarak yeniden başlayacağım. Chat dışı günlerde de o bütünlüklü yazıları asarım Allah inşa...

 

<> Doc. o yazıların tadı bir başka idi ama

Evet. Çünkü söyleşme rahatlığı içinde değil, KUR'AN okur gibi yazıyordum.

 

<> 11 Eylül olayıyla yazıların aniden kesilmesinin bir ilgisi var mı?

Tabii var. MİLAT/Millenium/Milatium, bu iki taraf için de gerekliydi. El Kaide bir Yahudi örgütüdür. İntihar edenler (Arap pilotlar) ise HAŞHAŞİN (Montauk) etkisinde idiler. Siyonist tüccarların TAŞERONU El Kaide ve onun Cumhuriyeti olan Taliban, Ayetullah, Hizbullah vb örgütleridir.

Tüm bu canlı bombalar kendilerini YAHUDİ provakatör efendileri için SEVE SEVE feda ediyorlar. Ve bu kamikazeliklerini "ŞEHİTLİK" diye kendilerine masturbe ediyorlar. Bu bir KOMEDİ!

 "Kureyş Kabilesi - Kureyş Suresi - Etimoloji"

<> Yahudi olanlar liderler mi, yoksa onlar da mı Usame gibi taşeron?

Usame Yemenlidir, Suudi değildir. Bir ara sözünü ettiğim Himyer Yahudi kökenlilerindendir. (Kurayza kabilesi gibi). Yezid, Muaviye ve Ebu Süfyan yarım kan YAHUDİDİR. Kureyş denen kabile, "Araplar ile Yahudilerin melezlerine" verilen isimdir.

 

<> Yani Arap gibi görünenlerin bir çoğu, Yahudi kimliğini muhafaza ediyor olabilir?

Mesela tüm Filistinli müslümanlar, farkında olsun/olmasın devşirilmiş KAYIP Yahudi kabilelerinin ta kendisidir, ARAP unsuru YOK denecek kadar azdır. Unutmayınız: Yahudilerin 12 kabilesinden ON'u asimile olmuştur. İKİSİ(Moab ve Amon kabileleri) ŞİMDİKİ YAHUDİLERDİR.

Diğerlerinden bir kısmı şimdiki FİLİSTİNLİLER (Yaser Arafat bile MASON'DUR). Diğerleri Habeşlilerden bir-iki kabile. Kaçması kolay olduğundan Kızıldeniz'den karşıya geçmişlerdir. Ama kayıp kabilelerin çoğu YEMEN-ADEN ve HADRAMUT halkıdır. Kureyş suresini yazabilir misiniz?

 

<> 106-Kureyş/1> 4: Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler.

Soru şu: Çölde KIŞ var mı?

 

<> Bilmiyorum.

Sen değil, kimse bilmiyor?????? Pekiyi Allah haşa hata yapar mı? Şimdi yaz ve kış kelimelerinin özellikle arapçasını yazalım, bakalım işin doğrusu ne.

 

<> şitâ we sayf

Beyaz ten ve bronz (Güneş yanığı) ten. İbranice yazıyorum: Hacer'in oğlu İsmail = YAZ tenli, Sara'nın oğlu İsrail= KIŞ (kar, beyaz) tenli. Bu ikisinin AHFADLARI, Kabe'ye MEMUR edildiler. (Kabeyi ataları İbrahim yapmıştı.)

 

<> 106-Kureyş/1> 4: liilafi Kureyşin - ilafihim rıhleteşşitai vessayf - felyabüdü rabbe hazel beyt - Ellezziy etamahüm min cuın ve amenehüm min havf

Ülfet dedikleri, uzlaşmak dedikleri kelime ise İBRANİCE yazılmıştır ve MELEZ demektir. Uzlaşmak değil, bileşke, kırma vb demektir. Arapça değildir.

 

<> 10-Tevbe/19: "Siz hacılara su dağıtmayı ve mescid-i haramı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip, Allah yolunda cihat etmekle bir mi tutuyorsunuz?" ayetinin de konuyla ilgisi var mı?

Evet, bu konuyla ilgisi var. Ama daha önce KURAYZA'nın zengin Medine'de oturduğunu ve çöl olan Mekke'yi kendi KIRMALARI olan KUREYŞ'e bıraktıkları bu ayette AÇIKÇA YAZILI. Evet AÇIKÇA! Bu Surenin başını merak ediyor musunuz? O zaman Lat, Uzza ve üçüncüleri olan Menat ile ilgili ayeti yazalım lütfen? (Kureyş'in başını kastettim, Kadir ve Ha-Mim gibi)

 

[] Telefon arası.

Şu bazı insanlar beni öldürseler yeridir. Telefondaki zat diyor ki: "Hoca hoca, tuttun gelecekteki kent devletlerine Hansa diyerek kendi adını verdin. Biraz mütevazi olsana". Aynen böyle diyor telefondaki zat... HANSA'yı benim icat ettiğimi sanıyor. Hansa'yı bilen var mı?

 

<> Hansestadt, Hamburg, Bremen gibi?

Gibi... Ya da LuftHANSA gibi, kent devleti demek, makropolis devlet demek. Vatikan gibi, ikibin yıllık ismi tuttular, benim kendime uydurduğumu söylediler. Cahili adam edersin.

 

<> her yerde kullanılıyor bu isim

Bilgili zaten böyle densiz ve dandik değildir. Ama şu YARI-CAHİLDEN şeytan gibi kaçın Hanifcanlar.

Bunun için bu saatte bana telefon açmış ve beni "Heykellerini yaptırtan İnönü" yerine koymuş. Öyle diyor: "Yakında oturduğun sokağa da o ismi alırsın". Benim burada yaptığım reklamlar birer ŞAKADIR. (Ein klein spass) Siz de biliyorsunuz onun Jock/Joke olduğunu, şaka olduğunu. Yani ben takılıyorum sizlere...

 

<> evet
<> Menat diyorduk.
<> 53-Necm/16: Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. - 17: (Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı. - 18: Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü - 19: Siz de gördünüz değil mi o Lât ve Uzza'yı? - 20: Ve üçüncü olarak da öteki (put) Menat'ı? - 21: Size erkek O'na dişi, öyle mi?

Lat, Uzza ve ÜÇÜNCÜLERİ olan Menat. Burada ĞARANİYK = Üç ak kuğu = Sirius konusu var. Garaniyk, üç kuğu (Signus) anlamında.

Lat ve Uzza acaba sadece PUT muydular? Kuğu takım yıldızı mıydılar? Ya da Ğaraniyk vakasındaki gibi "Putlara şeytan girdi, o putlar konuştular" dediler. (Bu sahih hadistir. Müslim ve Buhari). Bu YALAN hadis yüzünden Selman Rüşdi "ŞEYTAN AYETLERİ" adlı kitabı yazdı.

Bu ayetleri şeytanın indirdiğini söyleyen ALÇAK BUHARİ ve MÜSLİM'dir. Yani Allah ve Kulu arasında bir kısadevre oluyor ve ŞEYTAN araya giriyor. Şeytan VAHY'miş gibi bu üç putun adını veriyor. Resulullah da özür diliyor. "Ben değil şeytan size bu ayeti indirdi!" Öyleyse:

1. Kur'an'da bu ayetlerin NE İŞİ VAR?

2. Şeytan yeryüzüne sürgün edildikten sonra bir cin gibi görünüp ASLA KİMSEYLE KONUŞMAMIŞTIR.

3. Resulullah CİNLİ-MECNUN değildir.

4. ALLAH ACİZ değildir.

Ey Hanifler NELER oluyor böyle???????????????????????????????????????????????????????

O Kur'an değil mi ki Şeytan'ı aşağılıyor: "Ey Mel'un İblis defol, sen aşağıların aşağısına aşağılık biri oldun." Allah'ın Kur'anın'da Buhari ve Müslim YÜFTERA'sının, bu İblislerin hadislerinin ne işi var? Ne oluyor böyle?????????????????

Yorum bekliyorum. Çünkü Buhari ve Müslim, Selman Rüşdi'ye zarf atmıştır. Adam haklı, yazıyor diyor ki: "Madem bu ayetleri HADİSLERİNİZE göre Allah değil Şeytan indirdi, daha kaç tane böyle ŞEYTAN VERSİYONU ayetiniz var? Bunları nasıl ayırt ediyorsunuz?"

Bu bize Buhari ve Müslim KAZIĞIDIR! Biri bozacı, biri şıracı, üçkağıtçı... O hadisleri geri-dönüşümsüz bir kutuya atın gitsin. Atın beyninizden şu SAHİH denen yalanları...

 

<> Bir iftira atmadan önce, uydu gazetelerinden birine yalan haber yayınlatıp orayı referans gösteriyorlar. Böylece mahkemeden kurtuluyorlar.

Evet, şu anda hapiste olan Mehmet Kutlular da bana bunu yaptı, Yeni Asya ve Yeni Nesil benim için, birisi önce "HANS AİBERG bir Diyarbakır Yahudisidir" dedi, öteki de "Kilise ajanıdır, Papa, dinimizi bozmak için bu misyoneri aramıza gönderdi" dedi. Öteki bir nurcu yayın da beni "Yahowa şahidi" yaptı. Her biri "Ötekini referans" göstererek, bu iftiraları yaydılar.

Diyanet de Kutlular'ın elinde olduğundan, Diyanet yayınlarından ve kitabevlerinden benim kitaplar "Aforoz" edildi ve bilim dışı (!) bulundu. BİLİM DIŞI!!!!!!!!!!!!!!! Bu kadar BİLİM İÇİ birini daha tanıdınız mı?

Benim için Yeni Asya, üç gün "Morfinkeş, kolları iğneyle dolu" diye yazdı. Bunu bizzat Mehmet Kutlular yazdı, yarım sayfa ve başlıktan girerek... Ama 16 yaşındaki kızı morfin komasından öldü. (Allah rahmet eylesin.)

Şimdi kendi de HAPİSTE. Bana Sabah gazetesinden o iftiraları atan Dinç Bilgin, Zafer Mutlu gibi HAPİSTE... Allah'ın sopası yoktur... Ama Allah İnşa Hanif kullarına iftira atanları daha ölmeden süründürüyor.

Üç gün yazı yazıyorsun. Birinde "Yahudi ve Mossad ajanı olduğumu" yazıyorsun, ikinci gün ise dün ne yazdığını unutup "Papanın kilise misyoner casusu" diyorsun. Üçüncü gün ise "morfinkeş Yahowa Şahidi" diyorsun... Bu kadar ACEMİLİK olur mu?

"Mossad ajanı Yahudi" dedin. Sonra ertesi gün beni (Unuttum Ermeni'ymişim) "Papanın sağ kolu" yaptın, "Hristiyan" yaptın... BİR MÜSLÜMAN yapamadın ey Mehmet Kutlular ve Nurcular...

Sahi bu adamlar niye hapiste?????????????? Neden körpecik kızı MORFİN yüzünden öldü? Ben iğneden ödlek gibi korkarım. İğne olmamak için diş bile yaptırmıyorum. Kollarımda yüzlerce enjeksiyon izi varmışmış. Benim bedduam çok felaket...

Bedduam da şu = Sana hakkımı helal etmiyorum. Bunu söylediğim kişiler banka batırdı, rezil oldu. Kızları öldü, oğulları homoseksüel oldu. Benim mutlaka helalleşmem gerekli.

Ali Kırca'ya, yüz yüze geldiğimde "Allah senin ayağını kaydıracak" dedim... Kapalı asansör kapısından aşağı uçtu, ayağı kırıldı... Bende bir keramet mi var bilmiyorum, ama beddua iyi bir şey değil... Yani helalleşmemek. İşte böyle. Bana hakkınızı helal ediniz lütfen. Ben kimseye kırgın değilim. (Kırgın olduklarım hapishane.)

 

<> Helal olsun
<> Siz edin, bizim bir hakkımız yok

Ben melamiyim, yani benim hakkım PEŞİN HELALDİR. Onun için sizden bekliyorum helalleşmeyi... Sizin benim üzerimde hakkınız var.

 

<> Öyleyse bizim de hakkımız peşinen helaldir.

Sağolun, kalbe de inmeli bu sözün. (Ki kalpten olduğunu biliyorum.)

Evet... Yoruldunuz mu?

 

<> Biz de melamiliğe adayız.

Alçakgönüllülük = Melamilik. Kibir = Şeytanın vasfı. "Euzü..." yerine geçiyor, şeytandan Allah'a sığınıyorsunuz.

 

<> "Ebaaves tekbera ve kaane minel kaafiriin"

Evet, "tekbera" yani yeryüzünde böbürlenmek, kasıntılık, trip atmak, cool takılmak vb, KİBİR demek. KibirANLAMSIZDIR. Anlamlı olan GURUR'dur. (İslamın gururu, kadının gururu gibi.) Ama İslamın KİBİRİ olmaz. Meşru değildir, HARAM'dır, Cunah'dır. Boş gurur da olmaz tabii...

Bugün yeter mi? Yoksa devam mı?

 

<> Kureyş Suresi yarım kaldı.
<> devammm, siz yorulmadıysanız...

Tamam... İsmail ve İsrail oğullarından iki kabile bırakıldı. Amaç, büyük ataları İbrahim'in KABESİNE bakıcılık idi. Yaz kabilesi ile kış kabilesi bir tek şartla birbirleriyle karıştılar:

1. Yahudiler Medine'de ve Hayber'de yerleşeceklerdi.

2. Mekke'yi ise iki kabileden kız alıp verme yöntemiyle oluşturulacak MELEZ kabile devralacaktı.

Böylece her iki kabilenin de ORTAK noktası olarak bu melez kabileler Kabe'yi üstlenecekti. Bu kız alıp vermeler sadece ZENGİNLER arasında olacaktı. Yahudi erkeğiyle evlenen Arap kızlarından doğanlar YAHUDİ olacaklardı (Kurayz). Yahudi kadınıyla evlenen Arap erkeklerinden doğanlar ise putperest olacaklardı. Bunlara da Kureyş dendi. (Kurayşa).

Ve Resulullah'ın, "Ben Kureyşliyim, ama Kureyşli benden değildir" diyecek kadar canı yanmıştır. Resulullah da az-buçuk Yahudi'dir... Bunda gocunacak bir şey yok: Güzelim İsa, güzelim Musa ve diğer güzellerim de SAFKAN YAHUDİ değiller miydi? Biz insanların ırkına bakmıyoruz ki, öyle değil mi?

 

<> evet

İbrahim milletinden olanlar IRKÇI değildir ki?... Ben Anti-Semitist değilim, ben Anti-Siyonistim. Mazlum Yahudi'yi dost bile edinirim. ("Ehli kitaba güzellikle muamele etmemiz" söylenmiştir.) Ama Türkiye'ye bu oyunları düzenleyen Siyonizme herhalde karşıyım ve karşıtlarıyım (Gelecek anlamında).

180 ülke var:

1. Sadece Türkiye'nin enflasyonu REKOR... Tek enflasyonist ülke... (Arjantin %25 ile sokağa döküldü ve kaynakları çok zengin olan büyük bir ülke... Türkiye ise FAKİR+leştirilmiştir.)

2. Dünyada bir tek ülke kaldı ki, milli borçları GSMH'sından ÇOK.

3. Dünya tarihinde ilk kez görülen bir olay: Büyüme hızı -10 olan REKOR bir ülke...

ÜÇ konuda REKORTMENİZ. Bunları araştırın, hayret edeceksiniz. TEK ülke BİZİZ diyorum. Dünyanın hiçbir yerinde -10 rakamı görülmedi. Arjantin'in şu anda "Bütçe FAZLASI" var. Türkiye'nin ise İKİ KATI KADAR BÜTÇE AÇIĞI VAR. IMF'nin paraları artık %82,5 FAİZLE geliyor.

Bunların NEDENİ olan SİYONİZME karşıyım. Fakat tek başıma karşıyım. 65 milyon nerede? İyi uykular Türkiye. Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsan :=((((.

Ah ADLER ah... Ah Mighty ahhh! Neden şimdi değil de 3 asır sonra... Bu insanlara yazık değil mi? Ben hayatımda bu kadar fakirleşmemiştim. Maaşı aldığımız gün bitiriyor olduk.

 

<> Miladın öne alındığı gibi onların da gelişi öne alınamaz mı?

Benim elimde bir şey yok... Musa ne diyor Yuşa'ya? "Ben Hızır'ı bulana kadar bu yolda yürüyeceğim ya da dünyayı dolaşıp bu yolda ilerleyeceğim." Vakti gelince (Balık canlandı = Mesela 53 yıl kazanıldı) Musa ve Hızır buluştular. VAKTİ GELİNCE. VAKTİ... Yani hemen buluşulmuyor...

 

<> Öyleyse biz de herşeye gücü yeten DOSTUMUZ'dan isteyelim

Evet. Doğru...

Ve Arap ağırlıklı melezler Kureyşliler ile, Yahudi ağırlıklı melezler Kurayzalılar... Kureyş melezlerinin reisi ve o dönemin en büyük zengini Ebu Süfyan, oğlu Muaviye doğal varisi ve onun oğlu Yezid ise tam bir SULTAN... İşte üç Yahudinin geleceğe bıraktığı SÜFYANİLİK (Sophianizm).

Ben Siyonizme karşıyım. Zion Yahudi inancındaki Arafat dağıdır. Ama kelime "tSufyon" diye okunuyor, böyle telaffuz ediliyor. İlginç değil mi?

 

<> evet

"tSufyon" = ZİON. (Okunuşu Almanca'daki "ts" gibi, "tsuwyon" ya da "tzüfyon").

Thule Qaanaaak'ın, Zülkarnak okunması gibi "Thule = Zül" diye okunur. ("Th" biraz dad harfinin z okunuşudur. "The" gibi değil de daha "velaZZalin" gibi. Sondaki e ise okunmuyor ve Thule =Zül oluveriyor.)

 

<> çok ilginç

Eskimo/Inniut dilinde ve efsanelerinde QarNAAK = QAARN = Boynuz, AK = Çift. (Türkçe'deki yan*AK, dud*AK, şak*AK, dam*AK gibi.)

Daha önce sizlere Turanca gramerini yazıyordum, oradan hatırlayınız. Eskimolar TURANCA konuşurlar. Su = Su. Kayak = Kayık. Kasak = Kızak. Tope = Tepe. Yay = Yaz. Kobus = Mızrak (topuz gibi). Omuk = Yumurta. Agu= Ayı. HOT = Ot ve ateş (od). Daha çok var, aklıma gelmiyor. Çift boynuzlu SAHİP demek, ThuleQaanaak, ZülkarnEYN.

Askerliğimi Grönland'da yapmıştım. Onları iyi tanıyorum, Eskimoları... Angalmasig deniz üssünde yedek teğmen idim. Ta Yakudistan'dan getirilmiş kızak köpekleriyle az mı oynaştık... (Kangallar da Sibirya kızak köpeğidir, Sivas'a getirilmiştir.)

 

<> Bizim şehrimize

Kangal mı? Yoksa Sivas Merkez mi?

 

<> İkisi de Bizim de baba tarafı Karakalpak Kangal, anne tarafı Türkmen Merkez :).

Yaw Kangal dünyaca meşhur. Öyle ki, kasabanın Zağra olan adı bile Kangal (Yakutçadır) oluverdi. Dünya tanıyor ve satın alıyor. Çünkü St. Barnardino köpek türü, Kangal gibi SERT vahşi değil; yumuşak, pamuk gibi köpekler ve kar'a dayanıklılar.

Ama Kangallar hem kar köpeği (Kızak = Kanga), hem de inanılmaz vahşi olabiliyorlar. Kendileri kurt'tan üretildiği halde, kurtları parçalıyorlar, ama ET bile yemiyorlar. Onun için iyi de çoban köpekliği yapıyorlar. (Sheppard'ları kastetmiyorum, Shepherd de deniyor.)

 

<> Kaçan kurdu kovalamayıp sürüye dönüyor.

Çok iyi gözlemişsin :=). İşte Eskimoların İto'ları, kangallar ile akraba ve kaynakları onların da Yakudistan. Rusya'da, Aleut adalarında, Çukçi yarımadasında ve Yakudistan'ın Dolgan kabilesi Eskimodur. Dolganların dili artık TAMAMAMEN TÜRKÇE kalmış.

Türkiye'deki askerliğimi Tuzla'dan sonra Temeltepe'de (Tekaüttepe) yaptım. Sonra Ankara-Konya-Eğridir ve nihayet Brüksel Nato'dan da tezkere aldım.

 

<> Temeltepe Türkiyenin en soğuk yerlerinden birisi

Zaten benim şansım bu: Grönland'dan sonra bir de Temeltepe çıktı. Ama hakkını yemeyelim, İskenderun'da da SHM subaylığı yaptım...

 

<> Cifr konusu gelecek chate kaldı.. Bir de yarın chat olacak mı hocam..?

Yarın Salı değil mi? Yani bugün salı'ya girdik değil mi? Çarşamba chat günü olması gerekiyor. Salı ve Perşembe günleri Danimarka diliyle ve Skandinavya ile chatleşiyoruz. Finlandiya'dan evlenme teklifi aldım, evli olduğumu söyledim. "Olsun, müslümansınız ya, bir kaç kadın birden alıyorsunuz" dedi de bir saat güldüm. Resmini de gönderdi. Elinde benim kitabım var, resimde.

 

<> İlmin değerini bilen birisiymiş.

Zaten öyle diyor: "Müslüman olmama ON kaldı" diyor, "Bize neden söylemediler ki Kur'an BİLİM KİTABIdiye". Aynen böyle yazıyor. "On kaldı" demek Finlandiya esprisi, "üksi on" = "Geç bile kaldım, ben (müslüman) oldum bile" demek.

 

<> Ben de evliyim, sizden 10 yaş küçüğüm.

Candaşım çok iyisin, HIZIR'ın vekili gibisin, Hızır gibi yetiştin, sağol. Bu kitap İNSANLIĞA yazılıyor. İNSANLIK KÜLTÜRÜ ve eseri olarak... Yerel olarak değil...

 

<> Bekliyoruz hocam kitabını.

Paketlenen hemen gönderilecek... Ama bayramdaki misafir akını, iki gündür cenaze işleri ve TV'cilerin bitmez tükenmez pazarlıkları yüzünden kitap aslında biraz gecikiyor. Kapağı çizdim ve İstanbul'dan geldim, chat'e oturdum. (Bir saat geç başladığım gün.)

Şunu söyleyeyim de reklam olsun: Aynı zamanda ben RESSAM'ım. Kitaplarımın kapağını da ben çiziyorum (ikisi hariç). Bir şeye örnek olmak istiyorum: İnsan aklı evrenden geniş. İnsan NİYET edince her şeyi yapabilir. NİYETfarzdır:

1. "Rabbi Zıdni İlmi" bir niyettir.

2. Niyet kelimesinin tam karşılığı, demin sözünü ettiğim "plan-proje, taslak, kroki" demek.

Misal = Model, bilimsel analoji vb demek. Modality, modular demek Misal. Belli bir mod ile çözümlenir Misaller çünkü... Hele ki o misalleri ALLAH bizzatihi veriyor... Onlar İLAHİ modeldir.

Vaktim olsaydı sizlere Nur-35'in 49 anlamını birden yazardım. Daha biz üçüncü anlamında kaldık galiba... Allah'ımızın tasviri ve nitelemesi olan Hologram'da kalmıştık. Allah kendi taslaklarını "Hologramize" eder. Kur'an'daki misallerin tümü de "HOLYGRAM = Kutsal biçim"lerdir.

 

<> Hans'ın bilmediği 5 vakit namaz, onu da KAZAya koymaz :=))).

Evet namazlarımı asla kazaya koymam, dikkatli şoförümdür, kaza yapmam. İki rekat iki dakika sürmüyor, günün iki yanında ve tüm gece toplam 6 tane rekat... İnsaf, o da mı KAZAYA kalsın? 6 rekat namaz beni hiç kesmiyor. İlla ki fazladan kılıyorum. 6 farz yanına -mesela- (gece yarısından sonra) 40 VİTİR rekat yapıyorum.

Tabii, sabah namazından başka da imamlık yapamıyorum. (Farzlar iki rekattır, arkamda duracak kişiler dört kılacağına göre.......) Bana sadece sabah namazı imamlığı düşüyor. Bizim Cami cemaati onun sırrını çözemediler...

"Hoca" diyorlar, "Uzun uzun sabai makamdan Kur'an okuyorsun" (sesli ya) "niye yatsıyı da sen okumuyorsun?" Benim cevabım belli: "De get la!" İkindi ve yatsıyı 1968'den beri hiç kılmadım. Onun yerine bol bol vacib'i kıldım. İlk zamanlar yüze kadar gidiyordum.

Sünnet namazlarının vakti olmaz. Üstelik Allah diyor ki: "Sadece sana mahsus olmak üzere namaz kıl". Yani gece namazlarının SÜNNETİ olmaz. Gel de anlat şimdi? Ha/vet de geç ;=)). Ben gece 4+4+2 yerine, çoğunlukla 30-40 çalışıyorum. Bilgisayar başında bu HAREKETSİZ saatleri gidermenin ve ağlamanın en güzel yolu NAMAZDIR.

Sadece insanlar ağlar... Sadece insan dişisinde himen (Bekaret zarı) vardır. Sadece insan BİLİM yapar. (Melek ve cinler yapamaz). Bütün bunlar İNSAN'ın ayrıcalığıdır... Değil mi? Boşuna konmamış bunlar... İnsana en yakın sayılan maymunlardın dişilerinde bile himen yok, demek ki bu başka bir ayrıcalık.

Namus gerçek demek ki? Himen çok iyi bir subop, genç kızı zinadan alıkoyuyor, frenaj yaptırtıyor. O genç kız ki benim özkızım, evleneceğim eşim, iftihar duyduğum kızkardeşim. Yani her şeyin İYİ bir nedeni var. (Ahseni takvim.)

Namaz kılasım geldi. Ben gidiyorum "geronimooooooooo" diyerek...

Elbistan, bir gün oraya geleceğim. Allah inşa sizlerle buluşacağım.

 

<> Nerde o günler...
<> İnşallah biz de sizi buluruz

            Neden? Gelemez miyim yani. Siz de gelirsiniz tabii.

 

<> 7 sene önce Avanos'ta sizi aramış ama bulamamıştım.

Avanos'ta bir Fransız hanım ile evliydim, sen bunları biliyordun demek. O şimdi dişi mevlevi oldu...

 

<> Peri bacalarında bilgisayarla çalıştığınızı öğrenmiştim.

Peribacası dediğin yerler ŞAHANE evler. Sanki öğlen üzeri Mars'da oturur gibi... Hele Ihlara vadisi, tam bir MARS kanalı. Ben Avanos'ta ve Göreme'de kaldım. Sırf benim ex-hatun müslüman olsun diye... Oldu da... O şimdi dinini benden çok seviyor.

Öz kayınbiraderim Katolik papazı. (Avanoslular çok iyi bilirler.) Yani bizim hatun nasıl müslüman oldu, halen şaşıyorum. Üstelik de beni solladı. Kendi ırkdaşı ve arkadaşı olan Fransızları müslüman yaptı. Vesile oldu...

Avanos'ta iki yıl kaldım. (20 ay. arada bir İstanbul ve Fransa da var, net bir yıl diyebiliriz.) Ben Türkiye çapında bir müzisyenim, belirli yerler beni tanıyor. Boğaziçi gibi, Antalya Falez Oteli vb gibi. Bilim değil ama müzisyenlik çok iyi bir kazanç oldu Allah'ımdan...

 

<> Ben de bir ara Avanos'ta kaldım, 1995 yılında. Adını unuttum, Altınyıldız Oteli gibi bir şeydi galiba.

Yarım mağara olan mı? Hani odaları oyma.

 

<> Hayır, Avanos'un girişinde bir otel.

Anladım. Büyük binayı diyorsun. İki tane var. Biri hemen belediye yanında ve Avanos deresinin kıyısında. "Kör de bilir Avanos'un yolunu, çanak çömlek kırıklarından..." Benim evim de, ünlü CHEZ GALİB var (kadın saçlarından bir koleksiyon yapmış), tam karşı karşıyayız. Diskonun adı da Letoonia. Avanos'un tüm erkekleri Fransız hanımlarla evlidir... Ama sadece benimki Müslüman oldu... E kimin eşi ;=)...

 

<> Bu arada, Japonlar sizin "Uzayda Ramazan" yorumunuzu çok beğendiler. Kimin fetvası diye soruyorlar :).

Sağol. Ama zaten onlar Kur'an'da yazılıydı. Kureyş (yaz), Kurayza (kış) gibi...

 

<> Öyle mi, nerede?

Değişik ayetlerde var: Yasin, Fussilet, Rahman, hatta Ali İmran vb. Ay'ın "MENZİLLERİNİ" anlatan ayetlerin tamamı "uzaydaki namaz statüleri" ile ilgili... "Ay secde ettiğinde" der... Ay secde eder mi? Etmez.

Oradaki insanlar koloni halkı, dünyanın EVRELERİNE bakarak namaz-oruç vb ikame ediyorlar. Yani AYdünyaya secde etmiyor. Ay'lılarımız dünyanın evrelerine bakarak ve de dünyayı "KIBLE" tutarak secde ediyorlar... Ben sana onları tevil ettim sadece...

"Kur’an’ı Sevmek"

Kur'an'ı beğenmen çok iyi. Onun DOSTU olduğuna işaret. Yani Kur'an'ı SEVDİĞİNİ, yeni bir anlamda ve bağlamda sevdiğini ve artık tiryakisi olduğunu hissediyorum. İşte bu HANİFLİK alametlerindendir. Kur'an'ın lezzetini aldın bir kere, artık onu bambaşka bir gözle okuyacağından eminim.

Abi bana bulaşmayacaktınız. Al şimdi eski adına hiç bir yere gidemezsiniz. Eskiler size lezzet değil "suçluluk duygusu" verir artık. Lezzeti "BİLİMsel HANİFLİK" verir. Bu din, bu Kur'an ÇOOOK farklı artık. Bana bulaştınız, böyle oldunuz.

Eski tabuları yıkın, kurtulun. Artık kuluçkadan çıkmak zamanı, kozadan çıkıp uçmak zamanı. Taassub ve bunun pompası olan hadislere artık dönmeyiniz. Şeytanın ayetlerini değil, Allah'ın ayetlerini biz inceliyoruz. Hizbuşşeytan'dan değil, Hizbullah'tanız biz. (Tabii bu cani takımı da kendine Hizbullah diyor. Nefretle kınıyorum.)

Kafaya koydum hayyalessalati. Geronimooooooooo. Allah'ıma emanet olun...

Ölüme devam ederiz. Ölmeden ölmek çok önemli çünkü. İçinizi karartmayacağım. Ölümün AMACINIyazacağım. Mekanizmasını inş.

Gönül dostları, kolay ayrılamıyoruz, bu sefer yukarı düşüyorum, ominoreggggg...


Comments


bottom of page